Mübadele Müzesi
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla geçerlilik kazanan Mübadele Sözleşmesi sonucu Türkiye ve Yunanistan arasında yaklaşık iki milyon kişi zorunlu göçe tabi tutulmuş ve doğdukları toprakları kısa sürede terk etmek zorunda kalmıştı. Mübadele tarihine ışık tutan, gelecek kuşaklara bu konuda donanımların aktarılmasına çalışılan harika bir müzedir burası. Çatalca’ya ilk Mübadele Müzesinin kurulmasının gururunu da yaşatmaktadır. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken, büyülü bir ortamı olan, binası ve konumuyla çok özel bir müzedir. Mübadele dönemi insanların o dönemde yanlarında getirebildikleri eşyalardan bağışçılar sayesinde oluşturulmuştur. İki katlı olan müzede fotoğraf çekmeniz de mümkündür. O günleri yaşayan insanların duygularını bir nebze de olsa hissedebilmek için Kasım 2010 tarihinde açılan müzeyi ziyaret etmenizi öneririz…
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti ajansı kültürel miras ve müzeler direktörlüğü çalışmaları kapsamında, Lozan Mübadiller Vakfı ve Çatalca Belediyesi iş birliği ile Çatalca’da açılan Türkiye’nin ilk göç temalı müzesidir. Mübadele Müzesi, müze ana bina, mübadele meydanı ve kültür evi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Müzenin ana binası çokça el değiştirmiştir tarih boyunca. Mübadele öncesinde bir Rum tarafından işletildiği söylenmektedir. Mübadeleden sonra Rumlar gidince bir sağlık memuru devralmıştır fakat burayı işletemeyip bırakmıştır. Daha sonrasında hazineye devrolan bina, Ziraat Bankası olarak hizmet vermiştir. Ziraat Bankası yapıyı 1961 yılında Fikret Tatari’ye satmıştır. 1967 yılında da yapıyı Kamil Ölçer satın almıştır. Son olarak Kamil Ölçer’in varisleri yapıyı Mübadele Müzesi olarak kullanılmak üzere Lozan Mübadilleri Vakfına tahsis etmiştir.
Müzede sergilenen objeler arasında çeyizlikler büyük yer tutmaktadır. Çoğunun mübadeleyi yaşayanlar tarafından bağışlanmış olması ayrı bir değer katmakta. Kimi kıyafet vermiş kimi başka bir şey… Önemli şahsiyetlerin eşyalarına da rastlamak burada mümkündür. El dokuması çarşaflar, kanaviçe işli perdelik pamuk dokuma kumaşlar, yastık kılıfları, masa örtüleri, nakış işi süslemeler o güne ışık tutmaktadır. Müzik ile ilgili bölümlerde Selanik doğumlu ünlü bestekâr Faiz Kapancı’nın udu, mandolin, darbuka, nota defteri yer almaktadır. Mutfak ve ev eşyaları arasında sedef saplı kaşıklar, bakır sahan, tava, tepsi, ibrik “tek” ölçüsünde rakı kadehi, porselen çay takımı, toprak küpler, demir ütüler, gaz lambaları, cam çekiçleri bulunmaktadır. Fotoğraflar ve belgeler bölümünde ise, Girit’in ilk fotoğrafçılarından Hamza Rüstem Bey’in Girit’te kullandığı fotoğraf makinesi, o dönemdeki negatif baskı için kullandıkları camlar, mübadele dönemine ait belgeler, mübadillere ait mal tasfiye talepnameleri, Osmanlı Dönemi haritaları, Kuran-ı Kerim, bir adet yarım banknot, o günlere ait pullar, 19. Yüzyıl sonlarında yayımlanan “Sabah” gazetesinin nüshaları bizleri o dönemlere götürmektedir.
Müze Pazartesi hariç her gün 10:00 – 17:00 arasında açıktır. Girişler öğrenciler için ücretsiz, büyükler için ise 5 TL gibi bir makul fiyattır.
Topuklu Çeşmesi
17. yüzyılda inşa edilmiş Topuklu Çeşmesi ve havuzu muhteşem bir görsellik sunmaktadır bizlere. Çeşme, tarih kokan en az beş sokağın birleştiği yerin tam ortasında yer almaktadır. Önünde bulunan devasa çınar ağacı adeta çeşmeyi ve havuzunu kolları ile korumaya almış gibidir. Çatalca’daki gezinize Topuklu Çeşmesi’ni dahil etmenize gerek yok. Çatalca’nın merkezinde gezerken, II. Ahmet’in yaptırmış olduğu çeşme mutlaka karşınıza çıkacaktır. Mimarisiyle günümüze kadar varlığını korumuştur. Aynı zamanda belediyenin bir restorasyon çalışması da olmuştur.
Çatalca İlçesi merkezinde, Kaleiçi Mahallesi’nde yer alan Topuklu Çeşmesi, hafif sivri kemerli ve kilit taşı süslemeli eyvan biçimde yığma taş malzeme ile inşa edilmiştir. Çeşmenin suyunun Bizanslılarca getirildiği de bilinmektedir. Yanında bulunan, yıllara meydan okumuş çınar ağacı ile birlikte sizleri büyüleyeceğinden eminiz.
İnceğiz Mağaraları
İstanbul’un Çatalca ilçesinin İnceğiz Köyü’nde bulunan mağaraların tarihi çok öncesine dayanmaktadır. Mağaradaki tabelada yazılan bilgiye göre tarihinin 5 bin yıl öncesine dayandığı aktarılmaktadır. Çatalca’nın kuzeybatısındaki İnceğiz Köyü yakınlarında, Karasu Deresi’nin oluşturduğu derin vadi içerisinde yer alan, insan eliyle oluşturulmuş üç katlı Bizans Manastır Mağaraları ve Kaya Kiliseleri bilim dünyası tarafından 1950’li yıllarda keşfedildi. İnceğiz’deki mağara kireçli kaya kütlesinin kolayca oyulabilen bir özelliğe sahip olmasından ötürü insanlar tarafından rahatlıkla kullanılabilen doğal yapılar olmuştur. Arkeologlar, bunların İ.S. 4-5. yüzyıllardan 14. yüzyıla kadar kullanıldığını düşünüyorlar. Katın birinde küçük şapel mevcuttur. Ayrıca odalardan birinde de büyük haç kabartmasını görmemiz mümkündür. Bu da mağaranın Hristiyanlar tarafından yoğun olarak kullanıldığını göstermektedir. Mağaralar köylüler tarafından Kemal Sunal Mağaraları olarak da biliniyor. Bunun sebebi ise Salako filmi dahil olmak üzere birçok Kemal Sunal filmlerindeki mağara sahnelerinin burada çekilmiş olmasındandır.
Günümüze kadar gelen mağaraların bir bölümünün doğal afetler sonucunda koptuğu da düşünülmektedir. Varlığını koruyan mağaraların etrafında da birçok mesire alanı da mevcuttur. Aileniz ile birlikte tarihi bir geziden sonra piknik yapmanızı önerebiliriz. Doğa severler için İstanbul’da küçük bir kaçamak yapılacak yerler arasında. Mağara çevresi yeşilliği ile insanı cezbediyor. Lakin mağaranın içi çok bakımsız olması ve duvarlara yazı yazılması insanı üzüyor.
Her ne kadar böyle anlatsak da görülmeye değer olduğunu düşünsek de maalesef tarihi yapıyı koruma adına sınıfta kaldığımızı düşünüyoruz. Mağaraların içine yazılan yazılar ve atılan pislikler bizi üzmektedir. Resmi kurumlarca el atılıp ilçe ekonomisine ve turizmine kazandırılmasının gerektiğini düşünüyoruz. Bu mağaralar Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde olsaydı, bulunduğu bölgenin ekonomik refahına büyük bir katkıda bulunurlardı. Daha iyi bir şekilde korunup bakımı yapılarak insanların ilgisi çekilebilmelidir. Bu güzel değerlere sahip çıkılmalıdır. Bunlara rağmen yine de ‘iyi ki gittik’ dedirten bir yerdir burası…
Kurşunlugerme Su Kemeri
Dünyanın en uzun su yolu olarak bilinen Kırklareli Vize ilçesinden Istıranca Dağlarından başlayıp büyük bir bölümünün Çatalca ilçesinden geçip İstanbul’a ulaşan antik su ikmal sistemi, söz konusu su yolu; Napoli Körfezinde, Köln’de ya da Kartaca’da varlığı bilinen diğer Roma su kemerlerinden çok daha uzundur. Ayrıca 5. yüzyılın ortalarında kentten çıkıp Trakya tepelerini dolanarak Vize ilçesine kadar uzanan yeni su yolları 451 kilometre gibi şaşırtıcı bir uzunluğa ulaşır. Özellikle Çatalca ilçesinden geçen bölümde orman örtüsünün yoğun olması, kanal ve su kemerleri ağının son derece iyi bir şekilde korunmasını ve bazı su kemerlerinin en iyi durumdaki Roma kalıntıları arasına girmesini sağlamıştır. Bu kemerler arasında en ihtişamlı ve büyük olanı, Çatalca’nın Gümüşpınar köyü yakınlarındaki Kurşunlugerme’de bulunan su kemeridir. Son yıllarda hazine avcılarının tehdidi altında olsa da ayakta kalmayı başarmıştır. İlçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta olan su kemeri, o dönemdeki adıyla Konstantinopolis’in yani İstanbul’un en görkemli su kemerlerinin başında geliyor. Gümüşpınar Su Kemeri olarak da bilinen Kurşunlugerme Su Kemeri, üç katlı bir yapıya sahip olup, derin bir vadiyi geçmekte. Yaklaşık 34 metre yüksekliğinde ve 123 metre uzunluğunda, kanalların tabanları arasındaki dikey mesafenin ise 7,8 m olduğu Kurşunlugerme Su Kemeri’nde yapılan incelemelerde, yapının 7. yüzyıl başlarında onarıldığı biliniyor. Ayrıca yaklaşık 100 metre doğusunda ve yukarı akışta, yeni köprünün inşasından önce üst düzey kanalı taşıyan başka bir köprünün parça kalıntıları da mevcut.
“Peki nasıl gidebilirim?” sorusuna gelecek olursak; birkaç yürüyüş rotası mevcut fakat en bilineni Karamandere ve Gümüşpınar rotasıdır. Karamandere gizemli vadiden başlayarak vadi boyunca uydu (GPS) yardımıyla 5-6 km yürüyerek hedefe ulaşabilirsiniz. Bazı geçiş noktaları sizi zorlayabilir. ‘Ne gibi engellerle karşılaşabilirim?’ diye soracak olursanız 2 bölgede dereden geçmek zorunda kalacaksınız. Dönem dönem dere sularının yükselmesi sebebiyle bazı engellerle karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle tavsiyemiz ziyaret için mevsimin ve hava şartlarının iyi olduğunu dönemleri tercih ediniz. Bunun dışında arazi aracıyla Gümüşpınar Köyünden yine GPS yardımıyla rota belirleyebilirsiniz.
Çatalca ilçesi ormanları içerisinde Kumarlıdere, Ballıgerme, Büyükgerme, Talas ve Keçigerme Su Kemerleri bulunmaktadır. Yüzyıldan kısa bir sürede tamamlanan sistem, modern çağ öncesi toplumlar için en büyük mühendislik projelerinden biridir.
Anastasius Suru ve Georgios Kilisesi
Anastasios Suru, Bizans İmparatoru Anastasius’un beşinci yüzyılda savunmaya yönelik olarak yaptırdığı settir. Balkanlardan gelen saldırıları durdurmak amaçlanmıştır. Antik dönemde Trakya’nın Uzun Duvarları veya Anastasius Duvarı olarak da bilinir. Karadeniz’de Çatalca’dan başlayarak Silivri’den Marmara Denizi’ne kavuşmaktadır. Ayrıca dünyanın Çin Seddi’nden sonra en uzun ikinci surudur. Uzunluğu 45 km fakat 22 km’lik kısmı ayakta kalabilmiş. Zamanında depremden ve düşman saldırılarından zarar görerek pek çok kez onarılmış. Surun büyük bir kısmı bilinçsiz şekilde köylüler tarafından yapı malzemesi olarak kullanılmış. Çatalca’ya bağlı Karacaköy ile Yalıköy arasında kalan Evcik Plajı’na inen yolun solunda bir bölümü görülebilir. Yine de kalan kısımlar renovasyon çalışması yapılarak turizm malzemesi haline getirilebilir.
İstanbul’un tarihi mekânlarını ve doğal güzelliklerini bir arada sunan Çatalca, yazlık alanlarıyla tatile gidemeyenlerin günübirlik uğrak noktalarından biri… Anastasias Surları’nın Karadeniz ile birleştiği noktada, denize hakim bir konumda bulunan yapının XI. yüzyıldan kaldığı düşünülmektedir. Günümüzdeki kalıntıların, yapısal özelliklerine bakılarak manastır olabileceği düşünülmektedir. Merkezi planlı ve kubbeli olan yapının tuğla kemerli bir kapısı ve iki yanda birer penceresi mevcuttur. Kilisenin kaçak kazılar sonucu tahrip olduğu da görülmektedir. Evcik Plajı’na yakın bir konumda olan Georgios Kilisesi’nin 9. veya 10. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Yapılan araştırmalarda kilisenin en son onarımı Anastasius Surları’ndan alınan taşlarla gerçekleştirildiği bilinmekte. Günübirlik plaj sefasının öncesinde veya sonrasında ziyaret edebilirsiniz.
Alaiye Şehitliği
1912’deki 1’inci Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti, kendisinden ayrılarak ayaklanan Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’a karşı savaşa girdi. Düşman kuvvetleri Çatalca’ya kadar ilerledi. Bir gece önce düşmanı püskürten yol yorgunu Alaiye Redif Taburu, Dağyenice Köyü civarında, mevzilerde konuşlanarak dinlenmeye çekildi. Mevzilere sızan Bulgar askerleri süngü hücumu ile uykudaki Alaiye Taburu’na saldırarak 657 askeri şehit etti. Anadolu’nun farklı şehirlerinden cepheye koşarak şehit olan 657 askerden 157’si Alanya’dan (Alaiye) gelmişti. Saldırının ertesi günü karşılık verildi ve Bulgar ordusu ağır kayıplarla geri çekildi. Birinci Balkan Savaşları sırasında şehit olan askerler için yapılmış olan Dağyenice Alaiye Şehitliği, Çatalca’ya yaklaşık 18 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Her yıl düzenli olarak törenlerin düzenlendiği bu şehitliği mutlaka ziyaret etmenizi ve görmenizi tavsiye ederiz.
Antikköy
Hafta sonu nereye gidebilirim diye düşünüyorsanız buraya gitmenizi önerebiliriz. Sizleri Anadolu kültürü dekoruyla sizleri karşılayacaktır. İstanbul’un boğucu ve yorucu atmosferinden uzaklaşmak ve Büyükçekmece Gölü’nün muhteşem manzarası eşliğinde piknik, mangal ve çeşitli aktiviteler yapabileceğiniz Antikköy için bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Antikköy’de çocuklu aileler de unutulmamış. Tesislerin içinde küçük de bir hayvanat bahçesi bulunuyor. Burada tavus kuşu, horoz, ördek, tavuk, kaz, keçi, kuzu, koyun, midilli, at, deve ve eşek bulunuyor. Özellikle çocukların yoğun ilgi gösterdiği eşeğe binmek, hem size hem çocuklarınıza keyifli bir hafta sonu tatili sunacaktır. Hayvanat bahçesine girişlerin ücretli olduğunu da belirtmek isteriz. Antikköy’e kahvaltı yapmadan gelmeyi düşünüyorsanız tesislerde her şey dahil kahvaltı ve kendin pişir kendin ye seçenekleri de bulunmaktadır. Sabahları sadece köy kahvaltısı verilmektedir. Kişi başı kahvaltı fiyatı: 70 TL. dir. Çocuklar ise: 40 TL. olarak fiyatlandırılmıştır.
Yalıköy Plajı
Eğer Çatalca’ya yaz aylarında gittiyseniz, mutlaka denizin tadını çıkarmanızı öneririz. Bunun için de en özel ve en güzel yerin Yalıköy Plajı olduğunu söylemek mümkün. Podima taşı adıyla bilinen kumlardan oluşan bu plaj, turistlerin fazlasıyla ilgisini çeken yerlerden bir tanesi. Çok güzel bir plajı ve denizi vardır buranın. Ailecek gidilebilecek güzel bir yerdir. Yemek yiyebileceğiniz kafeler ve büfeler de mevcuttur. Şezlong kiralamanız da bu plajda mümkün. Hemen derinleştiği için çok iyi yüzme bilmeyenlerin fazla açılmaması gerektiğini de hatırlatmak isteriz. Kamp için sahile çadır kurma imkanı da vardır. Aynı zamanda sahile nazir mini butik otel de vardır. Çatalca Kaymakamlığı’na bağlı, denizde can güvenliği için donanımlı cankurtaranlar ve bir acil müdahale botu mevcut. Yüzmeyi çok iyi bilenlerin girmesini önerdiğimiz bir yer olduğunu tekrardan hatırlatmakta fayda var.
Çilingoz Plajı ve Çilingoz Tabiat Parkı
Yalıköy Plajı’ndan sonra denizin, kumun ve güneşin keyfini en güzel çıkarabileceğiniz yerlerden biri de elbette Çatalca’nın meşhur Çilingoz Plajı. Mükemmel doğa eşliğinde denizin tadını çıkarmak için burası harika bir alternatif olacak. Çilingoz Plajı’nın Çatalca’nın Binkılıç beldesinde bulunduğunu da hatırlatmamız gerekiyor. Şezlong, piknik alanı, duş, tuvalet, çocuk parkı ve otoparkı da mevcuttur. Büfe ve restoranlar da ulaşabilirsiniz. Ücretli bir plajdır. Bağlı bulunduğu ilçenin merkezine 62 km mesafede olup, sezon ayları baz alındığında bölgenin su sıcaklığı ortalaması 23 °C civarlarında seyretmektedir. Çilingoz Plajı, Çilingoz Tabiat Parkı içerisindedir. Temizlik ve cankurtaran hizmeti İBB tarafından sağlanmaktadır. Denize girildiğinde akıntılara dikkat edilmelidir. Yüzmeyi çok iyi bilenlerin girmesini öneriyoruz. Karadeniz suyuna dikkat etmek gerekir. Çilingoz Tabiat Parkı’na giriş ücretleri konaklama durumuna ve taşıt cinsine göre artış göstermektedir. Çilingoz Tabiat Parkı’nda denize girmenin dışında doğa yürüyüşü ve piknik de yapabilirsiniz.
2011 yılında ilan edilen Çilingoz Tabiat Parkı, 17.75 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. İnce kumlu 80 metre genişliğinde bir kumsalı bulunmaktadır. Tabiat Parkının kuzeyinden Çilingoz Deresi geçmektedir. Çilingoz Deresi, koya geniş ve kumlu-alüvyal bir taban içerisinde ulaşır. Ağzın dar olması nedeniyle yatağın bu kesiminde etrafı sazlıklarla kaplı büyük bir göllenme oluşur. Çilingoz Tabiat Parkı; deniz, orman, göl ve sazlıkların iç içe geçtiği bir koydur. Planlama alanı içerisinde çeşitli flora ve fauna türleri bulunmaktadır. Alan ve çevresinin zengin fauna yapısı nedeniyle alanı kapsayan geniş bir bölge, Bakanlar Kurulu tarafından 2005 yılında Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir. Dolayısıyla bölgede sürekli av yasağı bulunmaktadır. İnce kumlu kumsalda denize girilebilmekte, kuzeyde gölün olduğu bölgede balık tutulabilmekte, orman içinde doğa yürüyüşü yapılabilmektedir. Alanda çadır kurup kamp yapmak için uygun alanlar bulunmaktadır. Ziyaretçiler, Tabiat Parkı içerisindeki kır lokantası ve büfeden faydalanabilmektedir. Piknik alanlarında pikniğinizi de yapabilirsiniz. Burada plaj etkinliklerinde ve su sporlarında yer alabilirsiniz.
Giriş ücretleri; şahıs 3.50 TL, indirimli 1.75 TL ,bisiklet 3.50 TL, motorsiklet 7 TL, ATV 7 TL, otomobil 11 TL, minibüs 35 TL, midibüs 55 TL, otobüs 95 TL şeklinde oluşmaktadır.
Ormanlı Plajı
Ormanlı Plajı, Çatalca’nın Ormanlı Köyü’nde bulunuyor. Köyün muazzam manzaralarından biri olan plajın denizi oldukça temiz. Plaja orman arasından geçen asfalt bir yolla ulaşılıyor ve ilçe merkezine 35 kilometre uzaklıkta yer alıyor.
İki kilometre uzunluğundaki plajın yer aldığı bölge, rüzgarlı havalarda yamaç paraşütü yapmak isteyenlere de olanak sağlıyor. Yamaç paraşütü tutkunları, yaz aylarında plaj üzerinde renkli görüntüler oluşturuyor.
Uyarımızı da hemen yapalım; eğer Ormanlı Plajı’na gitmek istiyor ve üstelik İstanbul’da ikamet ediyorsanız aracınızla yolculuk yapmanızı öneririz. Çünkü köyden plaja yürümek oldukça uzun ve zahmetli geçiyor.
Gölde Balık (Ormanlı Köyü)
Çatalca’nın doğal yaşamı ön plana alan coğrafi yapısı herkesin malumu olsa da hala içinde çok çarpıcı sürprizler taşımaya devam ediyor. Bu sürprizlerden birinde Gölde Balık sizleri bekliyor.
Denizin, ormanın ve gölün bir arada yer aldığı cennet gibi bir coğrafyada sizlerin karşısına çıkan Gölde Balık, böylesi özel bir ortamda sizlerin karşısına unutulmaz bir yaşam alanı çıkarıyor. Hoş dekorasyonu ve atmosferiyle doğanın muhteşemliğini bir arada bulunduran bu özel mekanda, enfes tatlar da masalarınızı şenlendiriyor.
Özellikle taptaze balıklar, deniz ürünleri ve doğal malzemelerle hazırlanan enfes tatlar, Gölde Balık’ın vazgeçilmezleriniz arasına girmesi için her türlü güzelliği ortaya sermekten geri kalmıyor.
Sıcak bir ortamda mükemmel göl manzarasıyla yemek yemek veya çay, kahve içmek için önerdiğimiz bir yerdir burası.
Ormanlı Köyü’ne yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı tavsiye ederiz.
Evcik Plajı
Çatalca’ya bağlı Karacaköy’ün Karadeniz kıyılarında olup, birçok İstanbullunun henüz keşfedemediği, 8-10 km uzunluğunda uzunca bir sahildir.
Üçüncü köprü ve çevre yolları ile yeni havalimanının açılışından sonra eminiz ki buranın da değeri ve misafirleri zamanla artacaktır.
Gizemli Vadi (Karamandere Köyü)
2010 yılında çalışmalarına başlanan Gizemli Vadi, alabalık üretim, kendin pişir kendin ye, restaurant, özel davetler, profesyonel müzik sahnesi, kır düğünü, baraj, motel gibi birçok tesise sahiptir. Çatalca/Karamandere Köyünde yaklaşık 70 dönüm arazi içerisinde hizmet vermektedir. Vadide, Baraj ve Alabalık Üretim Tesisleri de vardır. Lezzetli Alabalık Çeşitleri, Kuzu Çevirme, Tandır Kuzu, Nefis Izgaralar ve Doğal Yemekleri ve Doğal Ürünleri ile sizleri karşılayacaktır. Burada yetiştirilen hayvanlar ve sebzelerle menüler hazırlanmaktadır. Arzu edenlere organik tavuk, yumurta, ördek, kaz, hindi paket halinde çiğ veya pişmiş olarak hazırlanıp satışa sunulur. Tesislerin bahçesi düğün, kına, sünnet gibi etkinlikleri yapmaya elverişlidir. Motel ve restaurantlar yılın her döneminde hizmet vermektedir. Kapalı ve açık alanlarında doğal ortam ile iç içe yemek yemenin keyfine varmanın yanı sıra meşhur Karamandere doğal kaynak suyu ile demlenen çayları da içebilirsiniz. Baraj manzaralı ormanın içinde kuş cıvıltılarıyla birlikte patika yollarında yürüyüş yapabilmeniz mümkündür. Gitmeden önce fiyatlar hakkında kısa bir araştırma yapmanızı da öneririz